Müslüman Kuran'ı bilmiyor, Kemalist Atatürk'ü, milliyetçisi başka bir ülkede yaşamanın planlarını yapıyor. Bilim adamı bilim üretmiyor, insanlar ben kendimi bildim bileli orucu bozan şeyler nelerdir bunu tartışıyor. Herkes ayrı bir alemde yaşıyor sanki. İnandıklarımız ile yaşadıklarımız başka başka şeyler.
Kuran ineli 1500 yıl olmuş neredeyse, öylesine ilginç sorular soruyoruz ki ağlanacak halimiz hasılat rekoru kıracak bir film gibi resmen.
Kitap okuma sıralamasında Afrika ülkeleriyle aynı sıraları paylaşmaktayız. Kendi dilimizle yazılmış yazıları okuyup anlamada dünya saki sıralamamız 65 ülke arasında 45. Bilim adamları Amerika'ya gider. Açılan her okula karşılık 5 cami yapılır. Yapılan okullar da imam hatip okulu. Sınırının öte tarafında savaş olmakta senin savaşacak eğitimli askerin yok. İtirazları duyuyorum hemen. Bizim bilmem kaç bin askerimiz var diyorlar. Peki ben sorayım kaç asker savaş şartlarında mücadele edecek eğitime sahip. Acemi birliğinde 9 tane mermi atanın eline silah veriyorlar.
Bunları uzatmak sayfalarca yazmak mümkün. Neremizden tutsak elimizde kalıyor. Peki biz de insan gibi yaşamaya haketmiyor muyuz? İnsanlar bu soruları ne zaman sormaya başlayacak? Ne zaman hakkını savunmaktan, ne zaman birşeyleri sorgulamaktan ya da ne zaman bir şeyleri yazmaktan korkmaktan vazgeçip, daha yaşanılası bir gelecek için mücadele edeceğiz?
Sokakta karşılaştığım her insanın yüzünde mutsuz bir ifade, yarın ne olacak kaygısı ve çoğunun aklında hangi ülkede yaşayabilirim düşüncesi. Ben bizi başka bir ülkenin kabul edeceğine inanmıyorum. En azından şu an sahip olduğumuz ahlak, adalet ve eşitlik bilincimizi düşündüğümde umudum fazlaca tükeniyor.
Bizim yapabileceğimiz birşeyler olmalı. Dünyaya sadece para kazanıp karnımızı doyurmak için gelmiş olamayız. Daha yüce görevlerimiz olmalı. Daha büyük hedefler belirlemeliyiz. Daha çok okumalıyız. Önce savunduğumuz şeyleri okuyup sindireceğiz, sonrasında ise karşı durduğumuz fikirleri tam olarak öğreneceğiz. EGO'muzu bir kenara bırakıp insanca yaşamanın yollarını arayacağız. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın demekten vazgeçeceğiz.
Önce kendimize karşı dürüst olup sonra diğer insanlara karşı dürüst olmayı başarabildiğimiz zaman belki bir adım atmış sayılabiliriz. Ve bir gün biz göremesek de bizim çocuklarımız mavi Ufuklara korkusuzca ve insanca bakabilirler...





